Ertuğrul Özkök, Cumhurbaşkanlığı kabinesinde yer alan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Ulusal Savunma Bakanı Hulusi Akar ve Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın faaliyetlerini ele aldı. Sol eğilimli olduğunu belirten Özkök, bunun sağ görüşlü yöneticilerin çalışmalarını ‘övmesine’ pürüz olmadığını da belirtti.
Özkök’ün yazısı şöyle:
KÜLTÜR BAKANININ EN ÖVÜNDÜĞÜ
1 NUMARALI İCRAATI BU İMZA MIYDI
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, bu kabinede en beğendiğim bakanların başında geliyor.
Şu son 4 yılda ona övgümü de hiç esirgemedim, sansürlemedim.
Hala da o denli düşünüyorum ve inşallah birebir misyonda kalır diye temenni ediyorum.
Bakan kendi devrinde kültür alanında yaptığı işleri anlatan hoş bir kitap hazırlamış.
Adı “Cumhuriyetimizin 100’ncü Yılında Kültür Turizm…”
CUMHURİYET’İN 100’NCÜ YILINDA
İLK ESER AYASOFYA MI OLMALIYDI
Merakla elime aldım, lakin birinci sayfasında duraladım.
Çünkü birinci sayfa, hatta birinci 10 sayfa Ayasofya’nın ibadete açılmasına ayrılmıştı.
Bir de bakanın Diyanet İşleri Başkanı ile ortak Ayasofya onarım Protokolu imza merasiminin fotoğrafı var…
Bu bahisteki niyetimi tekraren yazdım, televizyonlarda söyledim.
Bir Müslüman olarak bu Ayasofya’nın ibadete açılma kararını desteklemedim.
140 bin mescidinde günde 5 kez ezan okunan bir ülkenin, diğer bir inancın en sembolik mabetini müze olmaktan çıkarıp tekrar mescide çevirmesini bize yakışan bir karar olarak görmedim.
Çünkü yalnızca Ayasofya için değil, dünyanın diğer yerlerinde de fetih yoluyla elde edilen mabetlerin öteki bir inancın mabedi haline getirilmesini içime sığdıramıyorum.
BU YOLU AYASOFYA’DAN 217
YIL EVVEL İSPANYOLLAR AÇTI
Bu yolu İstanbul’un Fethinden 217 yıl evvel 1236’da Kurtuba Camii’ni katedrale çeviren İspanyollar açtı.
O katedrali gezmek için içeri girmek de sinmemişti içime…
Atatürk’ün müzeye çevirdiği Ayasofya, bir vakitler Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eş başkanlığını yaptığı Medeniyetler İttifakı’nın en sembolik anıtlarından biriydi benim için…
Evet Kültür Bakanı Ersoy, Mimar Sinan ve Gaspare Fossati devrinde yapılan onarımdan sonraki en kapsamlı onarımı devam ettirdi.
Ama dünya kültürünün ve inançlarının ortak mirası olan bir binanın öbür bir inancın ibadethanesine dönüştürülmesi övünülecek bir kültür icratı sayılabilir mi?
Keşke bunun övünmesini, Ayasofya’yı elinde elinde kılıçla ibadete açan Diyanet İşleri Liderinin İcraat kitabına bıraksaydı.
“BİR VİZYONU OLMALI İNSANIN”
DİYE BAŞLAYAN İMZALI MEKTUP
Galiba kendisi de bunun farkında olduğu için kitabı gönderirkeniçine kendi imzası ile koyduğu ve ”Bir vizyonu olmalı insanın” cümlesiyle başlayan mektupta birinci icraat olarak Ayasofya’yı değil, yaptırdığı Kültür Yollarını saymış.
Arkasına Ankara Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası binası ve İstanbul’daki Atatürk Kültür Merkezi binalarını koymuş.
Benim için bu devirde Kültür Bakanının en etkileyici icraatı ülkedeki en muhalif aydınların bile gönlüne yatan bir AKM binasını çok kısa müddette ve muvaffakiyetle tamamlamasıydı.
AKM’nin işletilmesi ve yıllık kültürel programında hiç ayrımcılık yapılmadan yalnızca kültürel referanslar dikkate alınması da övgüye bedeldi.
RAMİ KIŞLASININ KÜTÜPHANEYE
DÖNÜŞTÜRÜLMESİ ÖDÜLLÜK
Ama en az onun kadar etkileyici bir icraatı da Rami Kışlasıydı.
Kültür yolları ve şenlikleri, İstanbul Atlas Sineması ve daha saymakla bitiremeyeceğim sayıda çok hoş işe imza attı.
Bir vatandaş olarak kendisine teşekkür borçluyum.
Ama hazırladığı kitabın girişinde dikkatimi çeken bu noktaya da bu ferdî gözlemimi ve hissimi eklemeden edemedim.
Dediğim üzere, kendi hisseme, biz Türkiye Müslümanlarına daha çok yakışanın, o mabeti öbür inançlara hürmetin sembolü olarak müze formunda korunmasıydı diye düşünüyorum.
GEÇEN PERİYOT İÇİN SAVUNMA
BAKANINA DA TEŞEKKÜR BORÇLUYUZ
Teşekkür etmek istediğim bir diğer bakan da Savunma Bakanı Hulusi Akar.
Onun periyodunda Türk Silahlı Kuvvetleri hem siyasetin dışında tutuldu hem de çağdaşlaşarak ve gelişerek caydırıcı bir büyük devlet gücü haline geldi.
Batı düşmanlığının ulusalcı Atatürkçülere bile sirayet ettiği bir devirde, yer aldığımız Batı İttifakı ile münasebetleri hiç olmazsa kopartmadan sürdürmeyi başardı.
SAĞLIK BAKANININ COVİD
KARNESİ BENCE İYİDİ
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca da teşekkür etmek istediğim bakanlar arasında…
Bana nazaran Covid periyodunu güzel yönetti.
Aşılarımı özel hastanelerde değil, Beykoz’daki mahalle kliniklerinde yaptırdım.
E Nabız uygulamaları çok yeterli çalıştı.
Dış seyahatlerimizde memleketler arası sertifika sistemleri harikaydı.
HAKAN FİDAN TERÖRLE ÇABADA
ETKİLİ BİR BÖLGESEL MİT YARATTI
MİT Müsteşarı Hakan Fidan da bu periyotta yakından izlediğim devlet yöneticilerinden biriydi.
MİT onun devrinde tesirli bir bölgesel istihbarat kuruluşu haline geldi.
Terörle gayrette çok başarılı ve tesirli çalışmalar yaptı.
TUSAŞ, ASELSAN ve ROKETSAN üzere kuruluşlarımız bu devirde savunma alanında göz kamaştırıcı başarılara imza attılar.
BÜTÜN BUNLARI ÇOK DAHA YÜKSEK
SESLE SÖYLEMEK İSTERDİM AMA
Ne yazık ki İnsan Hakları, Adalet., özgürlükler üzere mevzularda birebir şeyi söyleyemeyeceğim.
Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ın mahpusta olduğu, bu türlü genç bir siyasetçinin etkin siyasetten ayrılmak zorunda bırakıldığı; İstanbul Büyükşehir Belediyesin genç liderinin uydurma dava ve kararlarla yolunun kesilmesine çalışılan bir ülkede memnun olmam mümkün değil.
SOLCU BİR GENÇ OLARAK MESLEĞİMİ VE
HAYATIMI SAĞCI BİR BAKAN KURTARDI
Kendimin ve çevremin derin bir seçim düş kırıklığı yaşadığımız şu günlerde bunları yazmanın hiç te sempatik bir şey olmadığını çok âlâ biliyorum.
Yine de riskini alarak yazıyorum…
Adnan Menderes hayranı göçmen bir babanın oğlu olarak, ülkemde gördüğüm hoş şeyleri inkar edemeyecek bir kültürle yetiştirildim.
Ayrıca bunun hayatımda özel bir nedeni de var.
NADİR NADİ’NİN BAŞYAZISI AZ
DAHA NAYATIMI BİTİRİYORDU
1974 yılında devlet bursuyla Paris’te doktora yapıyordum.
Kızım Gülümsün 2 yaşındaydı ve doktora çalışmasına başlamıştım.
“Fransa Türkiyeli Öğrenciler Birliği’nin” 5 kişilik idare heyetindeydim.
O yıl Ecevit-Erbakan hükümetinin Kıbrıs Barış harekatı gerçekleşmişti.
Ben tatildeyken, Paris’te kalan iki arkadaşımız bize sormadan Türkiye’nin bu harekatını ağır lisanla kınayan bir bildiri yayınlamıştı.
Cumhuriyet Gazetesi’nin Başyazarı Nadir Nadi bile bizi yerden yere vuran bir başyazı yazmıştı.
Bunun üzerine bursum kesilmişti.
SAĞCI DEMİREL’İN SAĞCI BAKANI
GENÇ BİR İNSANI ANLADI
Ben solcu bir öğrenciydim.
Kayıpederim Merhum Hüdai Oral CHP’li bir bakandı.
İktidarda ise artık Ecevit değil Süleyman Demirel vardı.
İşte o sağ hükümetin Milli Eğitim Bakanı Ali Naili Erdem benim durumumu anlamış ve bursumu yine bağlamıştı.
O sayede doktoramı tamamlayabildim.
49 YILDIR BU HİSLERİMİ
HİÇ SAKLAYAMIYORUM
O günden sonra çabucak hemen her bayramda Ali Naili Bey’i arayıp minnet hislerimi tekrar tekrar ilettim.
O da her keresinde bana “Genç bir beşerinin heyecanını anlamaya çalışmak ve ona ikinci bir baht tanımak lazımdı, o denli düşündüm” dedi.
Bu da beni sol eğilimli bir insan olarak sağ iktidarların yaptığı düzgün şeyleri de görmeye ve taktir etmeye yöneltti…
Hiç kullanmadığım doçentlik mesleğimi, gazeteciliğimi, bugün yaşadığım hayatı, bir vakitler ifrit olduğum, her seçimden sonra onlara oy veren insanlara saydırdığım sağ bir partinin en tanınmış bakanlarından birine borçluyum.
O nedenle 49 yıldır, ülkemde yapılan yeterli şeylerle ilgili hislerimi hiç saklayamıyorum…